6 Aralık 2013 Cuma

Loreal False Lash Wings Midnight Blacks Rimel ile kelebek etkisi kirpiklerinizde


Sizleri yeni ve oldukça etkili bir ürünle tanıştırmak isterim. Lorel'in bu yeni rimelinin adı False Lash Wings Midnight Blacks. Takma kirpik etkisi yaratan bu rimel kirpiklerde adeta kelebek kanadı etkisi yaratıyor. Ürünün tanıtımı için modacı Özgür Masur üzerinde kelebeklerin uçuştuğu şık bir fular tasarlamış, Deniz Marşan ve Başak Fransez de bu fuların değişik şekillerde nasıl kullanabileceğini göstermek için farklı bağlama şekilleri geliştirmiş, ki bir tanesini yukarıdaki fotoğrafta görebilirsiniz.

Fikri biraz zorlama bulsam da ürün gerçekten çok iyi. Belirgin kirpikleri sevenler ve bir türlü kullandığı rimellerin istediği etkiyi yaratmadığını düşünenler bir de bu ürünü denemeli, sonuçtan memnun kalacaklarına inanıyorum.

11 Kasım 2013 Pazartesi

Cildinizi nemlendirmenin en kolay yolu: Nivea Duşta Vücut Kremi


Size yazın keşfettiğim ve çok memnun olduğum bir üründen bahsetmek istiyorum: Nivea Duşta Vücut Kremi. Benim gibi kremlenmekten hiç hazzetmeyen birisi için kurtarıcı oldu bu ürün. Özellikle yazın tatilde kuruyan ve gerilen cildi ferahlatmak için her gün kremlemek şart ama ben buna o kadar üşeniyordum ki kuru bir ciltle geziyordum yaz boyu ama Nivea Duşta Vücut Kremi beni bu dertten kurtardı. Duştan çıkmadan hemen önce avucunuza biraz alıp tüm vücudunuza uyguluyorsunuz ve durulanıp çıkıyorsunuz, sonrası yumuşacık, ipek gibi bir cilt. Üstelik başka bir krem uygulamaya de gerek yok, tek başına yeterli. Gerçekten çok etkili bir ürün, deneyip de bu kadar memnun kaldığım ve sürekli kullanmak istediğim ender ürünlerden biri. Siz de benim gibi kremlenmeye vakit ayıramıyor, bu işi mümkün olduğunca kolay bir şekilde halletmek istiyorsanız bu ürünü mutlaka denemenizi tavsiye ederim.

Ben normal ciltler için olan, deniz mineralleri içeren beyaz renkli ürünü kullanıyorum ama cildiniz çok kuruysa lacivert renkli badem yağı içeren ürünü kullanabilirsiniz. Yarattığı etkiye göre fiyatı da çok uygun; 12,50 TL. Tüm Watsons ve Gartis'lerde, büyük marketlerin kozmetik reyonlarında bulabilirsiniz. Çevremde kime denettiysem hepsi memnun kaldı. Siz de bir kez deneyin vazgeçemeyeceksiniz. :)

1 Kasım 2013 Cuma

Oje tutkunları için yepyeni markalar!



Bugün harika tırnak ürünleriyle tanıştım ve zaman kaybetmeden paylaşmak istedim. Benim gibi ojelere meraklı biri için bahsedeceğim bu markalar harika! Hepsi sağlığa duyarlı ve DBP, dibutil, formaldeit gibi zararlı maddeler içermiyor, daha ne isteriz ki!

İlk marka bir İngiliz: Models Own. Giydiği her kıyafete uygun renkte oje sürmek gibi takıntılarınız varsa bu marka altındaki renk seçenekleri tam size göre. Trendleri takip etmek isteyenler için de her an yenilenen makyaj ve tırnak ürünleri sunuyor. Ambalajı da çok şık,, özellikle kadifemsi görünüm veren mat oje koleksiyonu kadife kapakları ile dikkat çekici. Renk çeşitliliği beni etkiledi gerçekten, aklınıza gelebilecek her renk var. Üstelik bu markanın göz kaleminden, ruja, fardan allığa kadar farklı makyaj malzemeleri de aşağıda belirteceğim internet sitesinde satışta!

İkinci marka kuru oje tercih edenler için: INCOCO. Desenli tırnaklara ulaşmanın en kolay yolu olan kuru ojeler etlere bulaşma derdini ve kuruma sorununu ortadan kaldırıyor, üstelik 14 güne kadar dayanıklı. Açıkçası kuru ojeyi uygulaması bana zor geliyor, bir kez denedim ve çok zamanımı aldı ama düz ve desenli renk seçenekleri bulunan INCOCO'yu bulaşma ve kuruma derdinden muzdarip olanlar tercih edebilir. Bir kez yapmayı öğrenince uygulaması da kolay olacaktır diye düşünüyorum :)

Halojen oje sevenler için Color Club markası renk değiştiren ojeler sunuyor. Evde uygulanan 2-3 hafta kalıcı, sağlığa zararsız led ışık teknolojisine sahip kalıcı oje markası Red Carpet da dikkat çekici.

Veeee asıl etkileyici ürünü sona sakladım: POSHE. Bu marka sağlıklı tırnaklar için ihtiyaç duyulan bakımı sağlayan ürünler sunuyor ama bir ürün var ki oje sürmeyi seven herkesin kurtarıcısı olacak, POSHE Kurutucu'dan bahsediyorum tabii ki. Bizzat denedim ve gördüm ki bugüne kadar kullandığım tüm oje kurutuculardan kat kat iyi. Özellikle koyu renk oje sürdükten sonra kurusun diye hiç bir yere dokunmadan yarım saat beklemek işkence gibi gelir bana, eminim bir çok kadın için de öyle. Bu koruyucu o kadar etkili ki 30 saniye sonunda tırnaklarınız kurumuş ve süper parlak oluyor, üstelik ojedeki fırça izlerini de yok ediyor. Benim için alınacaklar listesinin en başında şu an. Gerçekten kurtarıcı bir ürün, bir kez denerseniz vazgeçemeyeceğinize emin.

Tüm bu anlattığım ürünlere Sevil Parfümeri'den ulaşmak mümkün ama ben mağazaya gidemem ulaşmanın daha kolay bir yolu yok mu diyorsanız www.makyajsaati.com sitesini ziyaret edebilir ve zevkinize göre bu harika ürünlerden sipariş edebilirsiniz. Eğer el-ayak bakımına önem veriyorsanız mutlaka bakmalısınız!

Bu arada benim tırnaklarıma en sevdiğim renklerden biri olan mavi oje ile yapılan uygulamayı fotoğrafta görebilirsiniz :)

30 Ekim 2013 Çarşamba

Bu ürün uyku problemi olanlar için...

Eğer uyku problemi yaşıyor, uykuya dalarken zorluk çekiyorsanız tam size göre bir üründen bahsedeceğim. İyi bir uyku için başucunuzdan ayırmayın diye adı Durance Başucu Parfümü :) İçeriğinde rahatlatıcı bitki özleri bulunan ürünün kokusu uyumaya yardımcı oluyor. Yatmadan önce yastık ve nevresiminize bu parfümden sıkıyorsunuz ve sonra kendinizi keyifli bir uykunun kollarına bırakıyorsunuz. Güney Fransa'nın Provence bölgesinde yetişen doğal içerikler ile üretilen Durance başucu parfümünün Tutkulu Gece, Sakin Gece, Lavanta ve Ihlamur Çiçeği gibi alternatifleri var. Fiyatı 32,90 ile 39 tl arasında değişen parfümleri eczanelerin yanı sıra ev dekorasyon ve hediyelik eşya satan mağazalarda bulmak mümkün.

Ben daha önce buna benzer vaadi olan Body Shop'un papatya özlü bir spreyini kullanmış ve kolay uykuya dalmamı sağladığını fark etmiştim. Şimdi bu yeni ürünü keşfettim, üstelik farklı koku alternatifleri de var. En azından bir kez denemeye değer diye düşünüyorum.



28 Ekim 2013 Pazartesi

Militer görünümü sevenlere özel


Son yıllarda oldukça popüler olan militer görünüm, 2013-2014 Sonbahar-Kış koleksiyonlarında oldukça baskın bir şekilde yer alıyor. Askeri dünyaya ait koyu yeşil, haki, kahverengi, çöl sarısı tonlarını günlük yaşama dahil eden militer tarzda modernize edilmiş kamuflaj desenler, apoletli ve bol düğmeli palto, kazak ve gömlekler, postallar ön plana çıkıyor. Pek çok markanın koleksiyonunda bu temaya dair çeşitli parçalar bulmak mümkün ama benim burada size verdiğim örnekler Lee®’nin koleksiyonundan...

Özgür ruhların ve bir nebzede asiliğin simgesi olan bu temayı seviyor, hem günlük yaşantınızda hem de özel günlerinizde askeri tarzda giyinmekten hoşlanıyorsanız Lee®’nin sezon koleksiyonunda yer alan, yeşil tonlarındaki chino pantolonlar, toprak tonlarındaki kazaklar, son dönemlerin vazgeçilmezi olan Bomber montlar ve apoletli gömlekler tam size göre, mutlaka bakın derim.

Eğer mağaza gezmeye üşeniyorum ama militer temaya dair bir kaç parçayı da gardrobuma eklemek istiyorum diyorsanız morhipo.com'a bakabilir, bilgisayar başından rahatça alışveriş yapabilirsiniz. Hatta bir güzellik yapayım:) Kadınlar buradan, erkekler de buradan göz atabilirler...


26 Ekim 2013 Cumartesi

Contemporary İstanbul'u kaçırmayın!

ALAN Istanbul-Murat Pulat-Do C Note-
Oil on canvas-220x160 cm-2013
Türkiye'nin en kapsamlı uluslararası çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul, 7 Kasım 2013'te İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde 8. kez sanat tutkunlarını ağırlamaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıllarda bu fuarı gezen biri olarak sizlere tavsiyem bu fuara mutlaka gitmeniz. Bu tür konulara ilgi duymasanız bile fuarı gezdiğinizde ilginizi çekecek bir şeyler bulacağınıza eminim. Standları gezip, sanatçıların yaratıcılıklarını gördükçe gerçekten ufkunuz açılıyor. Özellikle reklam, tasarım, mimari gibi özgün fikirler geliştirilmesi gereken alanlarda çalışanlar için görülmesi şart. İnsan her adımda yeni bir şey öğrenip, duygudan duyguya geçiş yapıyor, sürekli farklı bir şeyler öğreniyor, çağrışımlar dünyasında kayboluyor.
Galerie Edition Purrmann-Andreas Lutherer-Marcel-
Mixed Media behind Glass-60x60cm-2013

Fuarda sergilenecek eserlerden bir kaçının görselini burada paylaşıyorum. Sadece bunlar bile fuarın görülmeye değer olduğunu anlatmak için yeterli bence...
Gallery Linart-Pinar Du Pre-All of me-
Medya fuzyon-Media fusion-180x120 cm-2013

Biraz da fuarla ilgili bilgi verelim :) 8. Contemporary İstanbul bu yıl 650 sanatçı, 3000 eser ve 21 ülkeden 92 çağdaş sanat galerisini ağırlayacak. Sergilenen eserlerin %50'si Balkanlar, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz bölgesinden, diğer %50'si ise Avrupa ve Amerika kıtasından seçkilerden oluşuyor. 


Villa del Arte Galleries-Jean Francois Rauzier-Yali Vedute-
Hyperphoto Lambda print-180x300cm-2013
Bu yıl fuarda önemli bir yenilik de var; Plug-in İstanbul Yeni Medya Fuarı. Video, yeni medya ve genel anlamda dijital sanatın bütün tarzlarına adanmış Plug-in İstanbul; ses ve ışık enstalasyonlarını, etkileşimli ve jeneratif sanat işlerini, iç mekan mapping projelerini ve robotik tasarımları 1000 m2'lik bir alanda biraraya getirecek. Dijital dünyanın gerçek dünyanın önüne geçmeye başladığı günümüzde bu alandaki yaratıcı işleri görmek heyecan verici olacak diye düşünüyorum.

Ben Contemporary İstanbul'u merakla bekliyorum. Yeni şeyler görüp sanatın büyüleyici dünyasına dalarak günlük işlerden bir nebze de olsa uzaklaşmak isteyenlere de bu fuara gitmelerini şiddetle tavsiye ediyorum.

25 Ekim 2013 Cuma

Bakımlı ve Doğal Görünümlü Dudaklar İçin: Clinique Chubby Stick Ruj

Son zamanlarda kozmetik reyonlarında çok sık gözüme takılan bir ürün olan Clinique Chubby Stick aldım. Kalın bir kalem şeklindeki bu ruj nemlendirici bir krem gibi dudaklara çok güzel bir his veriyor, renkleri de varla yok arasında, dudakta hoş ve doğal bir görünüm oluşturuyor. Eğer doğal makyajı seviyor ve dikkat çekici renkler yerine şeffaf renkleri tercih ediyorsanız oldukça fazla renk alternatifi sunan bu rujlardan edinmenizi tavsiye ederim. Satış fiyatı 59 TL.

24 Ekim 2013 Perşembe

30 Ekim'de Galata Kulesi Pembe'ye Boyanıyor!


Ekim ayı aynı zamanda Meme Kanseri Bilinçlendirme ayı biliyorsunuz ve bu kapsamda ay boyunca bir çok marka farklı farklı etkinliklerle kadınları bilinçlendirmeye çalışıyor. Bu kapsamda Meme Sağlığı Derneği (MEMEDER) ve General Electric de meme kanseri ve erken teşhisin önemine dikkat çekmek için 29-30 Ekim ve 1 Kasım tarihlerinde Galata Kulesi'ni pembeye boyuyor. Galata Kulesi'nin tarihi yapısına uygun şekilde hazırlanan üç boyutlu animasyon videonun kule üzerine yansıtılacağı 30 Ekim gecesinde ise Galata'da bulunanları enfes bir görsel şov bekliyor. 

Ailemde meme kanseri geçiren bir kaç kadın olduğu için bu sürece yakından tanıklık etmiş biri olarak kadınları meme kanseri ile mücadele konusunda bilinçlendirmeye çalışan her tür projeyi çok önemsiyorum. Erken teşhis gerçekten hayat kurtarıyor. Lütfen her şeyden önce kendi sağlığınız ve mutluluğunuz için düzenli olarak meme muayenesi yaptırmayı ihmal etmeyin. Geçen zaman geri gelmiyor ne yazık ki...

Levi's ile dövmeli ceket modası

 İnternette gezinirken gördüğüm bir haber dikkatimi çekti. Levi's herkesin magazin ünlülerine bir şeyler tasarlattığı günümüzde Selfestate ile işbirliği yaparak farklı bir projeye imza atmış. Dövme sanatçısı Emrah Özhan, kendine özgü desen ve illüstrasyonları ile 20 parçadan oluşan özel bir Levi's denim ceket koleksiyonu oluşturmuş.  

Punk dönemlerin boyanmış ve çengelli iğneler ve çivilerle kişiselleştirilmiş ceketlerini hatırlarsınız. Emrah Özhan’ın dinamik ve muzip dokunuşlar yaparak Selfestate için hazırladığı koleksiyon, hem Levi’s® denim ceket tarihine hem de dövme sanatının bu tarihle kesiştiği noktalara gönderme yapıyor.

Her ceketten sadece bir adet üretilmiş ve bu ayrıcalıklı ceketler Galata'daki Selfestate'de satışa sunulacakmış. Koleksiyon tanıtım partisi bu akşam 17:30-20:30 arasında Selfestate'de. Dövme tutkunları kaçırmasın...

Etstur'dan dönüş oldu

Etstur ile gittiğimiz seyahatin Prag ayağında yaşadıklarımızı detaylıca anlattığım yazım ve etstur'a ilettiğim şikayetlerin ardından arandım ve 3 günlük Prag konaklamasının hiç yaşanmamış gibi sayılarak parasının iade edileceği söylendi. Kontrol ettiğimde iade tutarının hesaba geçtiğini gördüm. Bu yapılması şart olandı çünkü zaten ödediğimiz paranın karşılığını alamadık. Prag'ta zaten alamadığımız bir hizmetin bedeli iade edildiği için memnuniyet belirtemeyeceğim ama sürecin bu kadar hızlı ilerlemesi sevindirici. Türkiye'de müşteri şikayetlerinin bu kadar hızlı sonuca bağlanması pek sık karşılaşılan bir durum değil maalesef. Gönül isterdi ki tüm bunlar yaşanmasın ve bir tatilimizden güzel anılarla dönelim. Bundan sonra her hangi bir tur şirketi ile bir yere gideceğimi sanmıyorum, sizlere de tavsiye etmiyorum. Ama giderseniz ve bizim yaşadığımıza benzer bir olay başınıza gelirse lütfen hakkınızı sonuna kadar arayın.

Etstur'dan da talebim, başkaları bizim yaşadıklarımızı yaşamsın diye, lütfen konuklarınızı Prag-Top Otel'e benzer otellerde konaklatmayın. Hem ticari itibarınız hem de bunca yıl emek harcayıp insanların kafasında yarattığınız imajınız yerle bir oluyor.

21 Ekim 2013 Pazartesi

Etstur ile bir yere gitmek için iki kere düşünün!

Çok uzun zamandır ara vermiştim yazmaya ama bayram tatilinde yaşadıklarım beni yeniden yazmaya sevk etti. Başımıza gelenleri sizlerle paylaşmak ve etstur ile seyahata gidecek olanları önceden uyarmak istiyorum. Evlilik yıldönümümüz 16 Ekim olduğu ve bu tarih bayram tatiline denk geldiği için eşimle kendimize bir hediye vermek istedik, yurt dışına gitmeye karar verdik. Seçtiğimiz destinasyon Budapeşte-Viyana-Prag oldu ve bu turu da Türkiye'nin en büyük ve güvenilir tur acentası olduğu söylenen etstur'dan 7 gece olacak şekilde Ağustos ayında hatırı sayılır bir fiyata satın aldık.

Turu satın alırken uçak saatleri ve oteller belli değildi, gidişe bir kaç gün kala belli olacağı ama uçağın sabah 10:00'a kadar olacağı, otellerin ise 4 yıldızlı olacağı söylendi. Başladık beklemeye ve yola çıkmaya 4 gün kala uçak ve otel bilgileri geldi. Bize 12 Ekim sabahı saat 10:00'a kadar olacağı söylenen uçağın saati 16:00 olmuştu. İlk eksiyi buradan aldılar ve turun bir günü yollarda geçti, otele vardığımızda saat 19:30 olmuştu ki bu saat farkından çünkü bir saat geri gittik. Şehir merkezine uzak, vasat bir oteldi, temizlik konusunda da pek başarılı değildi. Buradaki 2 gecenin ardından Viyana'ya geçtik. Viyana'da kaldığımız otel Airo Tower şehre o kadar uzaktı ki tur otobüsünde Viyana'dan çıktık artık galiba şeklinde sesler yükseldi. Otelin önündeki tramvay istasyonu tramvayın son durağı, oradan anlayın uzaklığını. 8 durak tramvayla, oradan da 4 durak metro ile giderek merkeze varabiliyorsunuz. Otel yine vasat ama ilkine göre nispeten daha temizdi. Buradaki iki gecenin ardından asıl olayların yaşandığı Prag'a geçerek saat 13:30'da konaklayacağımız Top Hotel'e ulaştık.

Otel personelinin kaba muamelesini bir yana bırakacak olursak yarım saatlik bekleyiş ardından oda anahtarımızı almayı başardık. Bizimle aynı katta olan diğer konuklarla birlikte odaya doğru yola koyulduk. Top Otel; A, B ve C olmak üzere farklı özelliklerde 3 farklı bloktan oluşuyormuş, bize verilen oda A Blok'taydı. İlk şok odaların olduğu kata çıktığımızda yaşandı. Koridorlarda kapı önlerine atılmış kirli havlular duruyordu, halının rengi artık siyaha dönmüştü. Odaya girdiğimiz anda gördüklerimiz ise inanılmazdı. Evlilik yıl dönümümüz için gittiğimiz turda tam da yıldönümümüz olan gün; 3 ayrı tek kişilik yatağın bulunduğu (biri çekyattan bozma), pislik içinde, banyosuna girmeye korkacağınız, sararmış yatak üzerine serilmiş yırtık çarşaflı, yamalı yastıklı, delik perdeli bir odada kalmak zorunda bırakıldık. Oda da havlu bile yoktu, havlu istediğimizde verilen havluları yer silmek için kullanırsınız ancak, renkleri griye dönmüştü. Odaya giren herkes isyan ederek dışarı çıktı. Tur rehberine konuyu ilettiğimizde yapabileceği bir şey olmadığını, diğer bloklarda da aynı şartların olduğunu, otel değiştirmenin mümkün olmadığını söyledi. Mecburen odalara döndük. Akşam uyumak ne mümkün. Çünkü bu bölümde kızlı erkekli öğrenci grubu kalıyormuş, ortam evlere şenlik. Kapılara vurup kaçmak mı dersiniz, yüksek sesle müzik çalıp parti vermek mi dersiniz, koridorlarda yarı çıplak gezmek mi dersiniz hepsi vardı. Sonradan bu bölümün öğrenci yurdu olarak kullanıldığını öğrendik. Tam bir rezillikti. Odadan fotoğrafları da paylaşıyorum, anlattıklarımın fazlası var eksiği yok.
 

2. gece yaşananlar ise olayı farklı bir boyuta taşıdı. Bu pis odada tiksinerek ve hiçbir yere değmemeye çalışarak, gürülteye katlanarak geçirdiğimiz gecenin ertesi günü akşam saat 10:00 gibi otele geldiğimizde lobide büyük olay vardı. Yeni bir etstur grubu otele gelmiş ve odaları gördükten sonra isyan ederek, odalara girmeme kararı almış lobide bekliyordu. Çocuk ve yaşlıların olduğu yaklaşık 200 kişilik grup rehberleri ile tartışıp odalara çıkmayacaklarını beyan ediyordu. Bir gün önce bizim yapamadığımızı yaptıkları için çok takdir ettik.İşler o kadar büyüdüki otel çalışanları polis çağırdı. Polisler geldi ve konukların yanında beklemeye başladı. Bir konuk tur rehberine bağırdığı sırada rehber kendi ülke vatandaşına "bağırma yoksa polisle karakola gidersin" dedi ve kadının daha da sinirlenmesi üzerine polise bu kadını tutuklayın dedi. Nasıl olur ki bir rehber sorumlu olduğu misafirini polise tutuklatmayı dener anlayabilmiş değilim. Bu grup içerisinde yer alan bir kişi Dışişleri Bakanlığı'ndan birini tanıyormuş, onu aradı ve devreye Türkiye Büyükelçiliği'nin girdiği, elçilikten bir kişinin otele geleceği iletildi. Biz saat 01:00 gibi odamıza giderken lobide sessiz bekleyiş sürüyordu. Sabah öğrendiğimize göre bu gruptaki kişileri başka bir otele sevk etmişler. Demek ki devreye üst düzey isimler girince gece yarısı otel değişikliği yapılabiliyormuş, oysa bir gün önce bize mümkün olmadığı söylenmişti. Ve biz 2 gecemizi o pis odada, bitlenmeyiz değil mi diye düşünerek geçirdik.

Son gecemize gelince beterin beteri varmış durumu oldu. Akşam saat 19:00 gibi biz merkezde gezerken istersek odamızı değiştirebileceğimiz bilgisi geldi rehberimizden. Biz otele gittiğimizde gece olmuştu ve odayı gece saat 01:00'de değiştirdik. Bize C blok 7. katta bir oda verdiler. Odaya girdiğimizde bir şok daha. Karşımızda 70 m2, manzaralı, 2 büyük yataklı, deri koltuklu, çalışma masalı, kocaman küveti olan kocaman banyolu bir oda. Bize tüm blokların aynı olduğunu söyleyen rehberimize neler yapmak istediğimizi siz düşünün artık! Ve bizim turumuzda yer alan bazı kişiler ilk günden itibaren B ve C blokta kalıyorlarmış zaten! Aynı grupta 200 kişi-4 otobüs olunca herkesten haberiniz olmuyor tabii. A bloka düşen talihsizler bizim otobüsteymiş, bu da bizim rehberimizin beceriksizliğinden olsa gerek. Çünkü otele varan ilk otobüs bizken bizden sonra gelen otobüstekilerin iyi odalara düşüp bizim öğrenci yurduna kalmamız enteresan. Zaten açıkgöz bir tur rehberi vardı adını belirtmeyeyim burada (bizim rehberimiz dışarıdan kiralanmış, Etstur'un sorumlu rehberi bu kişiymiş) kendi misafirlerini iyi odalara vermiş, gerisi umurunda değil. Herkes kendisine söylendiği için ortalarda gözükmedi zaten diğer günler.

Sabah 11:00'de boşaltacağımız odaya gece 01:00'de girdiğimize mi yanalım, aynı parayı ödediğimiz halde biz 10m2 pis bir odada kalmaya mahkum olurken diğerlerinin temiz ve büyük odalarda kalmasına mı yanalım bilemedim. Bu arada diğer iki otelde olduğu gibi bu otel de şehrin bittiği yerdeydi. Önce otelin önünden 115 no'lu otobüse biniyor, 4 durak sonra inip metroya biniyor ve 8 durak daha gidiyorsunuz. Bekleme süreleri ile 40-50 dakika civarı sürüyor. Bu da başka bir sorun.

Bir daha Etstur ile bir yere gitmeye tövbe ettik. Bunca yıldır geziyorum, Amerika'da, Avrupa'da, Türkiye'de bir sürü otelde kaldım, bu kadar kötü bir otel görmedim, pansiyonlar bile bundan iyidir. Bir de 4 yıldızlı yazmışlar bize verdikleri sözleşmelere dalga geçer gibi. Etstur'un; kutlama yapmayı hayal ettiğimiz gecede bizi tek kişilik, sararmış, eski püskü yataklarda yatmak zorunda bırakarak mahvettiği evlilik yıldönümümüzün tazminatı olarak Prag'ta geçirdiğimiz 3 gecenin ücretini geri ödemesini istiyorum. etsgroup Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nuri Ersoy, Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Murat Ersoy, Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Albaş duyun sesimi. Paramızla rezil olduk, bunun bir özrü olmak zorunda!

Sizlere tavsiyem de eğer tura gidecekseniz kalacağınız otelleri ya önceden seçin ya da belli olur olmaz internette araştırıp edindiğiniz bilgilere göre itirazınızı hemen yapın. Ben ve diğer konuklar bu turdan önemli bir ders aldık, bundan sonra turun adına güvenip yola çıkmam!


30 Mayıs 2013 Perşembe

Rengarenk bir dünya: Desigual

Sizi uzun zamandır takip ettiğim, cıvıl cıvıl renkleri ve harika desenleri ile çok sevdiğim bir marka ile tanıştırmak istiyorum. Eminim bazılarınız zaten biliyordur bu İspanyol markasını, Desigual!
Bu markanın ürünlerini ne zaman görsem içime bir yaşam enerjisi doluyor,  yüzüme bir gülümseme yayılıyor. Tabii tüm ürünler rengarenk değil ama mutlaka desenli. Örnek bazı fotoğraflar paylaşıyorum, mesela yandaki kalem eteğe bayıldım :) Dikkat çekici ve şık.
Biz Türkler renkli ve desenli giyinmeyi pek sevmiyoruz. Gerçi son yıllarda bu biraz değişmeye başladı, en azından İstanbul sokaklarında :) Ama Desigual giymek için tam bir renk ve desen tutkunu olmak gerek, biraz İspanyol kafasında olmak şart :) Türkiye'de henüz mağazası olmayan Desigual'in bazı ürünleri YKM Cevahir mağazasında satışa sunuluyor ama çok kısıtlı, kendi mağazalarındaki çeşitlilikle boy ölçüşemez, çok üzgünüm bunun için. Desigual, duy sesimi ve İstanbul'a mağaza aç lütfen!
 
Desigual'in 2013 ilkbahar-yaz koleksiyonunun mottosu "We Love"mış, benim çok hoşuma gitti. Diyorlar ki: "Bizim aşkımız şartsız bir aşk. Tıpkı aşkın olması gerektiği gibi: Kör." Bunu da şöyle açıklıyorlar: Farklı stillere ve farklı anlayışlara sahip her türden insanı seviyoruz ve onların da bizi sevmesini umuyoruz. Ben sevdim gerçekten hem mottosunu hem de koleksiyonunu. Siz de bir göz atın derim...

11 Nisan 2013 Perşembe

Pınar Altuğ'dan ayakkabı ve çanta koleksiyonu



Pınar Altuğ, by Pınar Altuğ adını verdiği bir marka yaratmış ve kendi adını taşıyan ayakkabı ve çantalar yapmış. Uygun fiyatlı, moda ve şık olarak tanımladığı ürünler şu an için sadece morhipo.com'da satışa sunuluyor. Tüm koleksiyonu incelemek için morhipo.com'a bakabilirsiniz. Ben kullanışlı modellerin olduğu görüşündeyim, ayrıca neon renklerdeki ayakkabılar da harika, tam yazlık :)

1 Nisan 2013 Pazartesi

Güneş kremi arıyorum, tavsiye var mı?

Malum bahar geldi, yavaş yavaş güneş sıcak yüzünü göstermeye başlıyor. Bu durumda cildimizi güneşin zararlı etkilerinden korumak önem kazanıyor. Şu ana kadar Este'den Shisiedo'ya, Aven'den Vichy'e, Bliss'e kadar bir çok markanın güneş koruyucusunu kullandım. Hepsi de güzel ürünler ama ben sıkılıyorum. :) Anlayacağınız üzere yıllarca aynı markayı kullananlardan değilim, hep bir değişiklik içinde onu da deneyeyim bunu da şeklinde yaklaşıyorum kozmetiğe. Bu sebeple gözden kaçırdığım farklı bir ürün vardır belki düşüncesiyle bu yazıyı okuyanlara danışmak istedim. Var mı iyi bir güneş koruyucu ürün tavsiyeniz? Özellikle yüz için soruyorum, çiller çıkmasın sonra yüzümde! Benim kullandığım ürünler içinden size tavsiyem Vichy olur, 30SPF kullanıyorum ben, çok iyi koruma sağlıyor, resmen güneş ışınları tenimden geri yansıyor :) Denemeyenler denesin derim.

26 Mart 2013 Salı

Hem göz çevresi hem kirpik bakımı için tek ürün

Hazır yazmaya başlamışken bir de ürün önerisinde bulunmak istedim. Ürün göz çevresi bakımının yanı sıra kripiklerini de güçlendirmek isteyenler için iki işlevi birarada yapıyor: @Vichy Liftactiv Göz ve Kirpik Serumu. Eczaneden 90 TL'ye satın aldığım bu ürünün yararını göreceğinize eminim, ben 10 gün gibi kısa bir sürede farkı görmeye başladım bile :) 30 yaş üstü için uygun olan bu ürün 31 yaşındaki beni çok mutlu etti. Hem aydınlık bir göz çevresi hem de ok gibi vurucu kirpikleri kim istemez? Deneyin memnun kalacaksınız.  Bu adresten daha uygun fiyata da alabilirsiniz.

Çilek mevsimi geldi, yaşasınnnn!


Başlıktan anlaşılacağı üzere ben bir çilek delisiyim. :)  En sevdiğim meyveler sıralamasında küçüklüğümden beri açık ara farkla birinciliği elde eden çileğin mevsimi geldi ve beni bir mutluluk sardı. Mutfak Sanatları Akademisi'nin yanda yer alan iştah açıcı çilek görselini görünce de kendimi yazı yazarken buldum. Uzun zamandır (neredeyse 1 yıl) yazmadığım düşünülürse çileğin üzerimdeki baş döndürücü etkisi daha net anlaşılacaktır. Çilek alerjisi olanları gördükçe bu lezzeti tatmadan nasıl yaşar insan diye çok düşünmüşlüğüm var. Çilek de tıpkı çikolata gibi bir armağan, ikisinin muhteşem uyumuna diyecek sözüm yok zaten. Çilekten bahsetmişken çilekle yapılan muhteşem tariflere deyinmeden olmaz. Sevgili Nilgün Hanım'ın blogu Lezzetli Atölye'deki şu pastaya bir bakın, yemek için nasıl da can atıyor insan, gerçekten muhteşem ve ağız sulandırıcı :) Ellerinize sağlık... Çilek mevsiminin gelmesiyle beraber her gün 1 kiloya yakın yemeye başlayacağım güzel çilekleri pastalarda da kullanmak için sabırsızlanıyorum. İçinde çilek olan her şeyi yiyebilirim :) Sizlere de bu güzel meyveyi bol bol yemenizi öneriyorum. Çilekle yapabilecekleriniz sadece hayal gücünüzle sınırlı ;)